İnsanların sonradan icad ettikleri nice şeylere, hayvanlar çok daha önce sahipti. Tatu dediğimiz memeli hayvan da, düşmanlarından korunmak için, insanlardan evvel tabii zırh giyinmişti. Bu zırhından dolayı ona, savaş tanklarının öncüsü gözüyle bakmamak elde mi?
Zırh, kemikleşmiş tabakadan meydana gelmiş, bir nevi kâlkandır. Bunun üzeri de gene, kemik levhalarla örtülüdür.
Bu kalkan şeklindeki zırhla tatunun, rahatça kıvrılamayacağını ve koşamayacağını sanmayın. İlmi sınırsız Sani-i Hakîm, onun da tedbirini almış. Kalkan şeklindeki kabuğun ortasına, menteşe vazifesini gören, eğilir, bükülür kemenler takmış. Ve onun rahat hareket etmesini sağlamış.
Tabii, başının da korunması lâzım. Bunun için başının üzerine ayrıca bir kalkan yerleştirilmiş. Hatta çoğu tatularda, kuyruk bile zırhlı bir mahfaza içindedir.
Bir ortaçağ savaşçısını da hatırlatan tatuyu görünce, onun sadece savaşmak için yaratıldığını zannetmeyin. Aslında o, hiç de saldırgan değildir. Dişleri ufak çıkıntılardan ibarettir. Üstelik ağzının arka tarafında oldukların dan, ısıramaz bile. Gözleri ve kulakları zayıftır, düşmanını ekseriya zamanında fark edemez. İşte Adil-i Hakim olan Allah, onu, sanatkârane imal edilmiş zırhla kuşatarak ve hızlı koşma kabiliyetini vererek düşmanlarından korumuş ve böylece adaletini göstermiş. Aksi takdirde et yiyen hayvanlar, tatuların kökünü kazırdı.
Tabiatta bu muvazeneyi daima görebilirsiniz. Nice zayıf ve zararsız bildiğimiz hayvanlara, bir başka kabiliyet verilerek korunmaları sağlanmış.
Meselâ, tavşan; ürkek, çekingen ve barışsever bir hayvandır. Arka ayakları, ön ayaklarından uzun olduğundan, bilhassa yokuş yukarı çok hızlı koşabilir. Böylece düşmanlarından kaçıp kurtulur. Kulaklarının iriliği sayesinde en belirsiz sesleri bile uzaklardan kolayca işitir. Buna göre ya kaçar veya gizlenir.
Tatularında zırhları ve hızlı koşma kabiliyetleri, onları düşmanlarına yem olmaktan korur. Mikroptan, kurttan, sinekten tutunuzda; kuşlara, balıklara, fillere varıncaya kadar, binlerce çeşit hayvan binlerce senedir yaşamış, nesilleri tükenmemiş. Çünkü, her birinde, hususi korunma tedbirleri vardır. Hususi silahlar ve kabiliyetlerle kendilerini muhafaza edebilmiş, günümüze kadar tükenmeden gelebilmişler. Elbette, bütün hayvanlara, kendilerine mahsus cihazlar takan bir Müdebbir-i Hakiki vardır. Bütün canlıları görüp gözeten O'dur. Mi?yarlarca hayvana giydirilmiş özel elbiseler, akıllara durgunluk veren savunma silahları ve fevkâlâde görme, işitme, koklama cihazları, başka kimin eseri olabilir?
Şayet bütün insanlar, kâinat kitabının bir bölümü olan hayvanları tetkik edip de, onların bütün tedbirini alan Müdebbir-i Hakiki'yi iyi tanıyıp, ibadet edebilselerdi; bu dünyada çok daha mesut oldukları gibi, ahirette de ebedi saadete kavuşurlardı.
Tatu, saldırgan olmadığından, esas yiyeceklerini termit dediğimiz küçük hayvanlar teşkil eder. Avını umumiyetle gece arar. Koku alma hissi çok keskindir. Toprak altında bir yerde avını hissederse, mutlaka isabetli çıkar. Böcekleri keşfedince, hemen işe koyulur. Ön ayakları ve pençelerinin birkaç vuruşuyla toprak örtüsünü kaldırıp, böcekleri meydana çıkarır. Derhal sivri burnunu deliğe sokar. Uzayabilir dilini sokup çıkararak böcekleri dili üzerindeki minik kabarcıklara yapıştırır ve yer.
Termitler, tropikal memleketlerde kereste ve tahtaların en büyük düşmanıdır. O bölgede oturanlar, termitleri yiyen tatulara ne kadar teşekkür etseler azdır.
Tatular, akrepleri ve diğer bazı zararlı böcekleri de yer. Bazen da yılanlar, sıçanlar, yumurtalar, leşler ve bitkisel maddelerle yiyecek listesinde değişiklik yapar. Böylece hem karınlarını doyururlar, hem de yeryüzünü zararlı hayvanlardan, leşlerden temizlerler.
Tatu, bir tehlike hissedince gücünün yettiği nispette kaçmaya ve yer altı inini bulmaya çalışır. Zırhı, çevresindeki kaktüslerin arasında rahatça geçmesini sağlar. Bu bitkilerin sivri dikenleri, tatuyu kovalayanların yolunu keser.
Şayet, acıkmış bir et yiyen tarafından yaka?anacağını anlarsa, toprak yumuşak olduğu takdirde, kaş göz arasımda, kendini toprağa gömer. Eğer buna vakit kalmazsa, tortop alarak, başlarını, ayaklarını ve karnını zırhlarıyla örtüverir. Kurnaz bir tatu, düşmanını görünce hemen yusyuvarlak kesilir. Sonra kendini bir bayırdan aşağı bırakır, yuvarlana yuvarlana düşmanından uzaklaşır?
Eski Amerika Cumhurbaşkanlarından Theodore Roosevelt, 1914 teki Brezilya hatıralarını anlatırken tatuların bir köpek sürüsünden nasıl kurtulduklarını şöyle anlatır :
- Köpek sürümüzle kurak bir araziden geçerken, iki tatuyla karşılaştık. Biri hemen yakındaki ormana dalarak paçasını kurtardı. Diğeri de gerçekten hızlı koşabiliyordu. Yüz metre ilerdeki ormana ulaşınca, her nedense birden bire kararını değiştirdi. Ani bir dönüş yaparak, kurşun gibi köpek sürüsünün içine daldı.
Köpekler, tatuyu bir türlü yakalayamadılar. fakat peşini de bırakmadılar. Tatu hem hızlı koşuyor, hem de kama şeklindeki burnu ve zırhlı vücudu ile düşmanlarının arasından geçebiliyordu. Neticede, hiç bir köpek onu kavrayamadı. Köpeklerin giremeyeceği dikenlerin içine dalarak sırra kadem bastı.
Bu yaratığın garip bir özelliği daha var. Bir batında dört yavru doğurur. Doğanların hepsi birden ya erkek veya dişidir. Bu. düzen hiç bozulmaz Elma ağacından armudun yetişmemesi gibi, Allah'ın intizamlı bir adetidir bu.
Tatuların hayret edilecek kadar çeşitli türleri vardır. Yurtları Güney Amerika ise de, Orta Amerika'ya sokuldukları da olmuştur
--------------------------------------------------------------------------------
Alıntıdır...