Nickelodeon Türkiye
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Merhaba! Bazı arkadaşlarımız videoları izleyemediği konusundaki şikayetleri bildirmişler. Nickelodeon Türkiye, bir forum sitesidir. Her kullanıcı kendi yazdığı ve yayınladığı mesajlardan
sorumludur. Bazı videolar, telif hakları sebebiyle internet ortamından kaldırılmıştır. Bazılarına ise erişim engeli getirilmiştir. Bunun Nickelodeon Türkiye ile hiçbir bağlantısı olmayıp, durum
video yayıncılarından kaynaklanmaktadır. Üyelerimize ve ilgilenenlere duyrulur.


 

 Benim kitabım :)

Aşağa gitmek 
3 posters

Devam edeyim mi?
Evett et abicim ett
Benim kitabım :) Vote_lcap100%Benim kitabım :) Vote_rcap
 100% [ 4 ]
hayır amman sen dur abii :)
Benim kitabım :) Vote_lcap0%Benim kitabım :) Vote_rcap
 0% [ 0 ]
Toplam Oylar : 4
 
Anket kapatıldı

YazarMesaj
HaSsTaLaViSsTa
Emekli Görevli
Emekli Görevli
HaSsTaLaViSsTa


Kayıt tarihi : 11/04/10
Mesaj Sayısı : 45
Paylaşım Puanı : 54
Yaş : 30

Benim kitabım :) Empty
MesajKonu: Benim kitabım :)   Benim kitabım :) Icon_minitimePtsi Haz. 07, 2010 12:59 am

Bölüm 1
Uyandığımda saat 12’yi geçiyordu. Yataktan kalktım. Bu sabah nedenini anlayamadığım bir enerji vardı içimde. Sanki arkamdan biri kovalıyormuşçasına hızlı indim merdivenlerden. Tabi ya açlıktan ölüyordum. Birinin kovalamasına gerek bırakıyor muydu ki bu neden? Tam iki basamak kalmıştı ki dengemi kaybettim. Neredeyse düşecektim ki merdivenin başlığına tutundum. Neredeyse yere 2.80 uzanıyordum. Tutunmamla beraber merdivenin başlığı etrafında dönmem bir oldu. Döndüğümdeyse kafamı duvara çarptım bu acıyı durdurmak isteyen ellerim merdiven başlığını bıraktı ve buum Ashley yerde… Sonunda yerden kalkmayı akıl edip yerden kalktım ve banyoya geçtim. Yüzümü yıkadım. Sonra guruldayan karnımın çığlıklarını durdurmak için dolabı açtım. Dolaptan 2 yumurta aldım. Yumurtaları tezgaha koyarken buzdolabının kapağını ayağımla kapattım. Sonra ahşap mutfak dolabımın-ki bana her zaman korku filmlerindeki cadıların dolaplarını anımsatır- kapağını açtım. Üst raftaki tavayı aldım ve kapağı tekrar kapattım. Tavayı ocağımın üzerine koyduktan sonra yumurtaları pişirmeye başladım. Yumurtalar piştiğinde onları tabağa koyup masaya oturdum ve yemeğe başladım. Yemek bittikten sonra tabağımı sudan geçirip bulaşık makinesine yerleştirdim. Üst kata odama çıkmaya hazırlanıyordum ki kapı çaldı. Gelen Addie’ydi. Kapıyı açar açmaz heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı. “Selam Ash! Anlatacaklarıma inanamayacaksın. Hani şu açılışını beklediğimiz büyük mağaza vardı ya… Biz açılışın 3 gün sonra olacağını sanıyorduk. Bugün sürpriz bir açılış yapmışlar. Üstelik kaliteli kampanyalar da varmış!!!” Evet hatırlıyordum. O zaman Addie’yi susturmak amacıyla değil gerçekten alışverişe gitmek istediğim için kabul etmiştim teklifi. Oysa şimdi gün gelip çatmıştı ama ben henüz kahvaltı bile yapmamıştım. “ İnanmıyorum hala duruyorsun hadi git ve üzerini değiştir ben buradayım.” Addie’nin heyecanlı konuşmasından hiçbir şey anlamamıştım. Ama yinede bana dediğini yaptım ve üzerimi değişmek üzere az önce düştüğüm merdivenlerden dikkatli dikkatli çıktım. Ah şu Addie yok muydu? Daha kahvaltımı bile yapmamıştım oysa… Nihayet odama geldim. Dolabın kapağını açtığımda gerçekten alışverişe ihtiyacım olduğunu hatırladım. Dolabımdan bir t-shirt ve kot pantolon aldım. Tam üzerimi değiştiriyordum ki vazgeçtim. Bugün böyle giyinmeyecektim. Nedenini bende bilmiyordum ama içimden bi ses giymememi söylüyordu. Bende tekrar dolabıma döndüm. Bu sefer turkuaz bi elbise aldım. Üzerime giydikten sonra banyoya geçtim. Saçlarımı güzelce yıkadım ve düz fön çektim. Sonra aynanın karşısına geçtim. Gözlerime siyah bir kalem çektim. Sonra kirpiklerime rimel sürdüm. Gözlerimle işim bittiğinde sıra dudaklarımdaydı. Soluk pembe rujumu sürdükten sonra yanaklarıma biraz allık sürdüm. İşim bittiğinde son bir kez boy aynama baktım. Giydiğim elbise tek omzumu açıkta bırakacak şekilde düşüyordu. Kat kat olan uçları dizlerimin üstüne kadar iniyordu. Saçlarım gerçekten hoş olmuştu ve yüzüm pürüzsüz ve hoştu. Gözlerim her zamanki gibi yeşilin en hoş tonundaydı. Neredeyse gözlerime dalıp gidebilirdim. Ama tam o sırada Addie odama girdi. Kapıyı açtığı anda konuşmaya başladı. “Ash sen hala hazırlanamadın mı? Bu gidişle bize sadece birkaç parça savaş artığı kıyafetler kala… Oh Ash sen sen… çok güzel olmuşsun. Ama bu güzellikle evde durmak olmaz dimi? Hadi bakalım çıkalım.”
“Ama Addie… ben daha kahvaltı bile yapmadım kii…”
“Ash orda da yiyebiliriz.” Ah işte Addie o kedi bakışını ve şeker sesini yapmıştı ve şimdi de gözlerini kırpıştırıyor. Bu kıza hayır demek ne kadar da zor. Öyle şeker ki… Olmaz bu sefer hayır demeLiyim. Tek yapmam gereken bu. Ne kadar zor oLabiLir ki?
“Pekala gidelim.”
Ah bu hiçte hayıra benzemiyordu. Addie beni kolumdan çekip alt kata sürüklerken kendime kızmamaya çalışıyordum. Hiç kimse bu kızın şirin bakışları karşısında hayır diyebilirdi ki?
Ve Addie nihayet durdu. Kolumu bıraktı. Ben de ayakkabılıktan elbisemle hemen hemen aynı tonda olan converselerimi aldım. Ben ayakkabılarımı bağladım sonra kapının hemen yanındaki çantamı alıp kapıyı çektim. Addie’nin benim için hazır beklettiği koluna girip yürümeye başladım. Addie yol boyunca konuştu, konuştu ve konuştu. Bazen ne dediğini anlamadığım için sadece kafa sallıyor bazen de onu desteklercesine “Evet. Tabii ki. Neden oLmasın ki?” diyordum. Sonunda alışveriş merkezine geldik. Hoşuma giden kıyafetlerin bana uyan bedenlerini aldım. Ve doğru kabinin yolunu tuttum. O an Addie’nin bana moda kızı demekte ne kadar hakLı olduğunu fark ettim. Gerçekten de aldığım bütün kıyafetler birbirlerini tamamlıyordu. Ve benim üzerimde ayrı bi etki yapıyorlardı. Kıyafetleri aldıktan sonra mağazanın aksesuar bölümünden 2 saat ve birkaç kolye bileklik aldım. Sonra kasaya geçtim. Ben kasanın kalabalık olacağını düşünmüştüm. Yani bu kadar çok insan bir açılış… Ama kasa şaşırtıcı bir şekilde boştu. Paramı ödeyip köşedeki koltuklardan birine oturdum. Biri Ash diye bağırana kadar birinin yanımda olduğunu fark etmemiştim. Bu Addie’ydi. Onu fark ettiğimde ne olduğunu anlamadan konuştum. “SeLam Addie.”
“Ash bana yardım et.” Etiketi hala üzerinde olan bi elbiseyi giymiş karşımda dikiliyordu. Cevabını bilmeme rağmen yinede sordum.
“Ne yapmamı istiyorsun?”
“Sence bu nasıl? Yani bu elbise…”
“Güzel…”
“Bekle bir dakika.” Ve birkaç dakika sonra tekrar karşımdaydı.
“peki ya bu?” elbiseye bakmadan cevap verdim.
“gerçekten harika…”
“Ash?”
“Efendim?”
“Sen iyi misin?”
“Şeyy… Sanırım. AsLında pek sayıLmaz.”
“Tamam, izin verildi. İstediğin yere gidebilirsin.”
“Teşekkürler Add.”
“Ash biz dostuz. İyi olduğundan emin olduğum bir başka gün birlikte geliriz.”
“Tamam.” Sanki askermiş ve o da komutanmış gibi asker seLamı verip yanından ayrıldım. Elimde poşetlerle eve yürümeye başladım. Kolumu çevirip saate baktım. Henüz 16.30’du ama hava sanki saat 19.00’mış gibi karanlıktı. Kafamı kaldırıp yukarıya baktığımda ne olduğunu anlamam uzun sürmedi. Gri bulutlar… Bunun tek anlamı vardı: Yağmur.! Normalde yağmuru ve altında yürümeyi sessizliği dinlemeyi severdim. Ama bu sefer olmazdı. Bu kıyafetlere ihtiyacım vardı ve bunlara zarar gelmesini istemiyordum. O an gözüme ışıklı bi tabela çarptı. “XOXO CAFE”. Gözlerimi oraya kilitleyip hızlı hızlı yürümeye başladım. Tabeladan başka hiçbir şey göremez olmuştum. Ve o an başımda büyük bir acıyla sarsıldım. “Ah öldüm mü acaba?” diye düşündüm. “HAYIR! oLmaz! Şimdi değil! Söz verdim. Ona söz verdim. Yaşamalıyım. Sözümü tutmalıyım. Ben her zaman sözümü tutarım. Söz. Söz. Sö…”
Ve film sahnelerindeki gibi ruhumun bedenime döndüğünü hissettim. Gözlerimi açtığımda karşımda bana şaşkın ve biraz da korkmuş bir şekilde bakan güzel gözlerle karşılaştım. Hayatımda hiç görmediğim mükemmel bir renge sahip gözler… O gözlerde dalıp gitmeyi daha önce hiçbir şeyi istemediğim kadar istiyordum. Gözlerimi gözlerinden ayırıp yüzüne baktım. Pembe mi? Bir erkekte böyle hoş pembe dudaklar olabilir miydi? Beyaz ve pürüzsüz bir ten… Karamel rengi saçlar… Ve yüzüyle bütünleşen küçük ve sevimli bir burun. Hayır. Kesinlikle ben öldüm ve cennete gittim. Buda kesinlikle bir melek.! Böyle güzellikte bir insan olabilir miydi? Sonra daha önce hiç kimsede görmediğim kadar sevimli bir şekilde gülümsedi. Sonra konuşmaya başladı.
“Sen iyi misin?” Ahh bu ses… Sanırım başım dönüyor.
“Evet sanırım ama n’oldu bana?” o kalkıp elini benim de kalkabilmem için uzatana kadar yerde olduğumu fark etmemiştim.
“Vee neden yerdeyim?”
“Şey çok hızlı bir şekilde yürüyordun ve sanki hiçbir şey görmüyordun. Sonra ben de duramadım ve çarpıştık. Sonra yere düştük.”
“Oopss… Üzgünüm. Sen iyi misin peki?”
“Evet, ben sağlamım.”
o an gerçek bir acıyla inledim.
“Başım.”
“sanırım düştüğünde başını da vurmuş olmalısın. Bi bakmamda sakınca var mı?”
“Doktor falan mısın?”
“Hayır.”
“O zaman bakabilirsin.”
Çarpık bi gülüş attı. Sonra hoş sesiyle devam etti.
“Fena çarpmışsın ve başın kanamış.” Parmaklarını dudaklarına götürüp ıslattı. Sonra ıslak parmaklarını sızlayan yaramın üzerinde gezdirdi. Büyülenmiştim. Başımdaki acının onun dokunuşlarıyla azaldığını hatta yok olduğunu hissedebiliyordum. Sonra bana döndü ve yine aynı ses tonuyla konuştu.
“Şimdi biraz daha iyi misin?”
“Evet! Hayır! İyi değilim mükemmelim. Sen nasıl?” Tükürüğünün benim iyi hissetmemi sağladığına inanamıyordum.
“Ben tedbirli biriyim. Ne olur ne olmaz diye yanımda krem vardı. O yarana iyi gelmiş olmalı.”
Çok hızlı ve acelesi olan biri gibi konuşmuştu ve bana yalan söylüyordu. Tükürüğünün beni iyileştirdiğini biliyordum. Birebir görmüş-ki o bunun farkında sayılmazdı.-ve etkisini hissetmiştim. Peki şimdi ona koca bi yalancı olduğunu mu söylemeliydim? Koca bi Hayır!
“Teşekkürler.” Ve kuru bi teşekkür… ama daha sonra bunu ona mutlaka soracaktım. Hatta onu köşeye sıkıştırmak için “Kremin adı neydi?” diyebilirdim. Ama şuan bunları düşünecek halde değildim. Havaya baktım. Yağmur neredeyse başlayacak ve uzun süre durmayacağa benziyordu. O ışıklı tabelaya baktım. Evet, oraya gidebilirdim ve belki oda gelebilirdi. Ben de onu sorguya çekebilirdim.
“Şey… Benim gitmem gerekli. Hoşça kal.”
“Tamam. Görüşürüz.”
Poşetlerimi yerden alıp yola koyuldum. Işıklı tabelayı yoksaydım. Direk eve gitmek istiyordum. Hızla yolda yürürken üzerimdeki bakışları hissettim. Beni takip mi edecekti? İyi olduğumdan emin olmak mı istiyordu? Yoksa bi kaza sonucu bi aşırı yakışıklı bi katille mi çarpışmıştım? Şimdi de onu tanıyan bir delil bırakmamak için beni öldürecek miydi? Ürperdim ve adımlarımı hızlandırdım. Binaya girer girmez dış kapıyı kapattım. Sonra metal posta kutularını ve içindeki aptal faturaları es geçip evime koştum. Çantamdaki anahtarları aramaya başladım. Nerdeydi şu anahtarlar? Yoksa anahtarlarımı da mı almıştı. Ne de olsa o bir katil olabilirdi. Nedenini bilmiyordum ama bu adamın katil olmadığına inanmak istiyordum. Sonunda anahtarları bulup kapıya taktım. O ana kadar ellerimin titrediğini fark etmemiştim. Güçlükle anahtarları çevirdim ve sonunda içeri girebildim. Buna içeri girmek değil de kendini içeri atmak demek daha doğru olurdu aslında. Sonra üst kata çıkıp aldığım kıyafetleri odamın bi köşesine attım. Camdan dışarı baktım. Kimse yoktu. Bunu yağmurun başlamış olmasıyla ilişkilendirdim. Çünkü başka bişey düşünmek istemiyordum. Saate baktım 18.18di. dolaptan pijamalarımı aldım. Sonra üzerimi değiştirip kendimi yatağıma attım. Bugün yaşadıklarımı düşündüm. Düşünceler beynimde yankılanırken göz kapaklarımın ağırlaştığını hissediyordum. Daha fazla direnmeyip kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sahasta
Emekli Görevli
Emekli Görevli
Sahasta


Kayıt tarihi : 01/05/10
Mesaj Sayısı : 93
Paylaşım Puanı : 101
Yaş : 31

Benim kitabım :) Empty
MesajKonu: Geri: Benim kitabım :)   Benim kitabım :) Icon_minitimeC.tesi Ağus. 14, 2010 8:14 pm

RP takımı kurmayı düşünüyorum ilgilenirimisin?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
avatar98
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
avatar98


Kayıt tarihi : 13/06/10
Mesaj Sayısı : 2100
Paylaşım Puanı : 2549
Yaş : 36

Benim kitabım :) Empty
MesajKonu: Geri: Benim kitabım :)   Benim kitabım :) Icon_minitimeC.tesi Ağus. 14, 2010 8:45 pm

bende 2-3 amatör gerçek kitabım var Wink
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sahasta
Emekli Görevli
Emekli Görevli
Sahasta


Kayıt tarihi : 01/05/10
Mesaj Sayısı : 93
Paylaşım Puanı : 101
Yaş : 31

Benim kitabım :) Empty
MesajKonu: Geri: Benim kitabım :)   Benim kitabım :) Icon_minitimeC.tesi Ağus. 14, 2010 8:46 pm

ÖM olarak bana bir kaç paragraf yollarsan seni de katmak isterim takıma
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
avatar98
Çalışkan Üye
Çalışkan Üye
avatar98


Kayıt tarihi : 13/06/10
Mesaj Sayısı : 2100
Paylaşım Puanı : 2549
Yaş : 36

Benim kitabım :) Empty
MesajKonu: Geri: Benim kitabım :)   Benim kitabım :) Icon_minitimeC.tesi Ağus. 14, 2010 8:49 pm

tamam yanlız benim kitaplarım tarih ağırlıklı uzun ama herkesin bildiği şeyler de var Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Benim kitabım :)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Benim Sitem
» Benim Sitem
» Benim Sitelerim :)
» Benim Sitem
» benim sitem

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Nickelodeon Türkiye :: Nickelodeon Dışı :: El Emeği Göz Nuru-
Buraya geçin: